30 Mayıs 2013 Perşembe

Oradea'da yemek :) 2



8-)KEBAP SHAORMA: Bu dükkan Strada Republic caddesinde.Bir Türk lokantası.Ancak orası hakkında pek iyi şeyler duymadık.Yemekleri lezzetli değilmiş sanırım.Zaten buradaki en popüler Türk lokantası La Turcu.Bu yüzden orada hiç yemek yemedim.



9-)FANİCE: Burası bir pastahane. Strada Republic'in üst tarafında.Size belirtmek istediğim bir şey var.Burada bazı pastaların,dondurmaların ya da çikolataların ROM'lu olduğunu belirtmek istiyorum.Rom(alkollü bir içecek).Bu yüzden eğer kötü bir tatla karşılaşmak istemiyorsanız romlu istemediğinizi belirtin.

Marketlerde de romlu çikolatalar satılıyor.İşte onlar:



Son olarak Lactobar'dan bahsedeceğim.Bizim tabirimizle ''İnekli kafe'' Girişte bir inek modeli var.Buradaki en ilginç kafe(cafe değil kafe) diyebilirim.Dekorasyonu çok ilginç ve çok hoş.Çeşitli bitki çayları var.Güzel bir mekan tavsiyemdir:)



Size tavsiyem yemek yapmayı öğrenin ve yemeklerinizi kendiniz pişirin.Hazıra dağ dayanmadığı gibi erasmus hibesi de dayanmaz:)


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Oradea'da yemek :) 1



Merhaba
Ortalama yetmiş beş yıl yaşadığımıza ve ömrümüzün altı yılını yemek yiyerek ve bir şeyler içerek geçirdiğimize göre yemek konusu da epey önemli :)
Oradea'da yemek yiyebileceğiniz mekanlar :)

1-)La turcu Kebap

Şu an fotoğrafa baktım da o amca nasıl çıktı öyle ya :) Göbeğe bak :D Neyse asıl konumuza dönelim:)
La Turcu Kebap tek kelime ile mükemmel bir yer. Oradea' daki en iyi Türk lokantasıdır.Döner,mercimek çorbası,kebap çeşitleri,baklava vb tatlılar var.Fiyatları uygun.Romanya'da et fiyatları uygun bu yüzden Türkiye'ye göre daha ucuz bir fiyata kebap yiyebilirsiniz.Türkler işletiyor.Çok yardımseverler. Sağolsunlar biz ilk geldiğimizde bize çok yardımcı oldular.Size tavsiyem dışarıda yemek yiyecekseniz ilk tercihiniz ''La Turcu Kebap'' olsun.Domuz eti ihtimali yok.Temiz,lezzetli.Hem Türkler kazansın:)
Size tavsiyem orada mutlaka lahmacun deneyin.Ben lahmacunu çok severim ama ömründe yediğin en iyi lahmacunu ''La Turcu Kebap''ta yedim:)

Adres: Strada Republic



2-) McDonald's: Fast-food ürünleri sevmiyorum.Zorda kalmadıkça da yemiyorum.McDonald's her yerde aynıdır sanırım. McDonald's Crişul alış veriş merkezinin içinde.



3-)KFC: Fast food ile ilgili düşüncelerimi biliyorsunuz:) KFC Lotus alışveriş merkezinin içinde.


4-)BROASTER CHIKEN:
 Adres: Strada Republic

5-)RAHAT TURCESC:  Oradea'daki türk marketi.Lokum,Helva,Zeytin,baharat,çay vb şeyleri bulabilirsiniz.


6-)PATİSERİE: Bildiğiniz pastane:) Çok fazla bir şey denemedik malum domuz sebebiyle :)


7-)PETRU: Covrig evi:) Romanya'da covrig cidden çok seviliyor.Bu yüzden çoğu yerde covrig bulabilirsiniz.

PEKİ COVRİG NASIL BİR ŞEY ? 
İşte tam olarak böyle:) 
Bizim simit gibi-laf aramızda simitin tırnağı olamaz:)- ekmek hamurunu şekillendirip azıcık susamla yapmışlar.İrade eder:) Kuşlara covrig atabilirsiniz.Bu çok eğlenceli.





27 Mayıs 2013 Pazartesi

Romanya-Oradea Ulaşım :)

Merhaba
Bu yazımda buradaki ulaşımdan bahsedeceğim.Romanya'da ulaşım genelde trenle sağlanıyor.Tren hatları oldukça geniş. Oradea'ya trenle gelmiştik. Bükreş-Oradea arası trenle 12 saatcik:) O yolculuğun ne kadar mükemmel olduğunu daha önce bir yazımda da belirtmiştim.Yol uzun.Tren çok kötüydü.Bileti ekonomiden almıştık belki sebebi bu olabilir.Çok şükür o konsere kutusundan tek parça halinde kurtulduk:):) Bu arada şunu belirteyim benim gibi hayatında ilk kez trenle yolculuk yapacakların dikkatine. Trene binmeden önce yanınıza yiyecek bir şeyler ve en önemlisi de su alın.Biz o hataya düştük ve epey susuzluk çektik.

Buraya gelince okuldan bir karne verdiler.Bu karne Romanya içi tren seferlerinde %50 indirim sağlıyor.(CARNET CUPOANE) Ancak uluslarası seferlerde öğrenci indirimleri olmuyor.
(Soldaki tren için karne,Sağ taraftaki tramvay ve otobüs için aylık alınan bilet)

Oradea'da ulaşım tramvay ve belediye otobüsleri ile sağlanıyor.Öğrenciler için güzel bir uygulama var. O.T.L. noktalarına gidip tramvay ve otobüs için aylık bilet alabiliyorsunuz.Bunun için öğrenci karneniz ve pasaportunuzun fotokopisi yeterli.Aylık sadece 30lei(15 tl) ve sınırsız.

Taksiler :  Hazır ulaşımdan söz etmişken taksilerden bahsetmemek olmaz.Romanya'da taksiler çok ucuz.
Ancak dikkat ! Yabancı olduğunuzu anlayınca fiyat direkt ikiye katlar ya da  sizi epey bir gezdirirler :) Size tavsiyem yola çıkmadan önce ücretin ne kadar tutacağını sorun ya da adamla baştan anlaşıp yola çıkın.Eğer bulabilirseniz bir Türk dükkanı bulun ve sizin için bir taksi çağırmalarını rica edin.

Aklınıza takılan soru olursa beklerim :) İyi geceler

23 Mayıs 2013 Perşembe

Romence-Türkçe benzer kelimeler



Merhaba
Buraya gelmeden önce internetten bir sürü araştırma yaptım.Çok beğendiğim çalışmalar oldu.Bugün bunlardan birini paylaşmak istiyorum.Bu çalışma benim epey işime yaradı.Buradan Erdem Sayın'a teşekkür ediyorum.Umarım sizlerin de işinize yarar.
Romence-Türkçe ortak kelimeler





Şebnem Ferah

Çok parçalandım...
parçalandıkça çoğaldım diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
bir gün daha bitti...
ama yarın yeni bir gün diye inanmazsam,
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
bu da gelir geçer diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
her şey insanlar için
görmek öğrenmek için
bazen zor da olsa
her şey insanlar için
umut doğurmak için
hayatla seviştim...
hiç birşey boşuna yaşanmamıştır diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
uyuyordum...
gözüm açıldı uyandım diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
bu da gelir geçer diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
her şey insanlar için
görmek öğrenmek için
bazen zor da olsa
her şey insanlar için
umut doğurmak için

hayatla seviştim...


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Öküzlüğün alemi yok(Alıntıdır.)

Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader. Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, eee balık yakalayacak halimiz de yok... N'aapsak? "

Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,

"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.

Hücum!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;

Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...

organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç.

N'aapsak, n'aapsak?

"tilkiye danışalım" demişler.

Tilki "kolay" demiş,

"beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,

"saygıdeğer öküzler" demiş,

"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...

Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...

Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,

Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,

"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla,

verivermişler sarı öküzü...

Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün ....

Tilki gene gelmiş.

"bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş

Ve eklemiş:

"ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,

O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,

Canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş,

"otlağın selameti için"

Teslim etmiş benekli öküzü...

Üç gün, dört gün...

Tilki gene gelmiş.

Kuyruğu uzun olanı...

Burnu beyaz olanı...

Tombul olanı...

Tek tek alıp, gitmiş.

Otlak seyrelmiş.

Semirmiş aslanlar.

Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!

Gerek kalmamış çünkü.

Doğrudan aslan gelmiş.

"hanginizi istiyorsam,

Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,

Adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler,

"keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama iş işten geçmiş.

...

İşte Öküzlük böyle bir şeydir...

...

Bu hikaye sebebiyle,

Martin Niemöller   akla geliyor...


Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:

"Naziler önce komünistleri tutukladılar;

Komünist değilim diye ses çıkarmadım.

Sonra Yahudileri tutukladılar,

Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.

Sosyal demokratları tutukladılar,

Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.

Sıra bana geldiğinde;

Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!"

...

Şimdi bakın çevrenize.

çevrenizde ses çıkartacak kimse kaldı mı?

Umarım sıra size gelmez!..

O halde neymiş; ÖKÜZLÜĞÜN ALEMİ YOK

Lütfen duyarsız kalmayın.

Greenpeace Akdeniz



21 Mayıs 2013 Salı

Erasmus Romanya Oradea Alışveriş




Merhaba
Bu yazımda alışverişten bahsetmek istiyorum.
Öncelikle belirtmeliyim ki burada en çok yiyeceğe ve gezmeye para harcayacaksınız.Yurt dışında çok uygun fiyatlara kıyafet alırım diye düşünüyor olabilirsiniz ancak Romanya Oradea'da pek bir mağaza yok.
Oradea'daki en büyük alışveriş merkezi Lotus'tur.Lotus'ta birkaç bilindik mağazanın dükkanı var(Örneğin C&A) Oradea'da genelde ikinci el kıyafet satan mağazalar var.Size tavsiyem buraya alışveriş için gelmeyin.Gelirken ihtiyacınız olacak kıyafetleri getirin ve eğer çok zor durumda kalırsanız buradan alın.

Gelelim asıl meselemiz olan yiyecek alışverişine.
Burada ''Carrefour, billa, profi, real, trei G'' alışveriş yapabileceğiniz yerler.

1-) Carrefour: Buradaki en büyük market diyebilirim. Oradea'da iki tane var.Biri Lotus alışveriş merkezinin içinde.Lotus'un içindeki epey büyük.Aradığınız neredeyse her şeyi bulabilirsiniz. Carrefour'un kendi ürünlerinin fiyatları çok uygun. Meyve ve sebzenin fiyatı uygun(buraya göre). Carrefour'un kendi sütü,yoğurdu ve suyu da iyi. Ben çoğu zaman oradan alışveriş yapıyorum.

2-)Billa: Billa Oradea plaza'nın içinde. Billa'nın kendi ürünlerinin ismi ''Clever'' .Billa'nın da kendi ürünlerinin fiyatları uygun. Billa'nın clever marka suyu iyi. Billa'da yeşil ve kırmızı mercimeği bulabilirsiniz.Sebze ve meyvenin fiyatı da uygun. Carrefour'dan sonra en çok alışveriş yaptığım yer.

3-)Profi: Profinin önünden tramvay geçmiyor.Bu yüzden oraya pek gidemedim.Ama fiyatlar uygundu. Profi buranın BİM'i gibi bir yer.Fiyatlar uygun.Fiyatının uygunluğu bakımından buranın BİM'i Billa ve Profi diyebiliriz.

4-)Trei G: Crişul alışveriş merkezinin en alt katındadır.Bizim eve çok yakın olduğu için en çok uğradığımız yerlerden biri. Fiyatı uygun olan şeyler de var pahalı olan da. O yüzden orada neyin uygun olmadığını bilmeniz gerek.

5-)Real: Real'in kendi ürünlerinin ismi ''Tip'' ve ''Real'' bu ürünlerin de fiyatları uygun.Yalnız Real' in önünden tramvay geçmiyor.Sadece otobüs var.O yüzden Real' e de çok fazla gidemiyoruz.Epey sapa bir yerde.

Sizlere genel bir fikir vermek için bu yazıyı yazdım.Ama size tavsiyem geldiğinizde zaten bir sürü boş vaktiniz olacak.Tüm alışveriş merkezlerini gezin.Fiyatlarına bakın.Nereden ne alabilirsiniz not alın.

Not: Alışveriş poşetleri ücretsiz değil.Hepsi için belli bir miktar para ödemeniz gerekiyor.

Bahar Temizliği(ALINTI)

Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda
o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
(kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır
görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan
o ‘olayı’
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk
intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz,
dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini
(faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı.

Banu Kiremitçi Bozkurt

19 Mayıs 2013 Pazar

Hayatı yeniden yaşayabilseydim eğer (ALINTI)


Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..

Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim.
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer. Yerler leke olacak diye korkmazdım. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım.

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim.

Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım.

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim. Bu o kadar nadir bir olay ki. Mucize gibi bir şey.

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim.

Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu.

Dikkatle bak. Gerçekten gör. Yaşa. Vazgeçme.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç.
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi.

Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım.
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
şükredin.

Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz..

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Bu aralar yazamıyorum ama neden bende bilmiyorum.Erasmus öğrencilerine yönelik yazı fikirlerim var.Bunları tasarlayıp uygulamaya geçeceğim.Sizin fikirlerinizde benim için önemli.Aklınıza takılan bir şey olursa sormaktan çekinmeyin.Sevgiler

e-mail: erasmusromanya@gmail.com

Gerçek şu ki hepimiz solucan yemi olacağız.

Hayatın sonu

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bazen

Bazen küfretmeyeyim diyorum.Ayıp günah vb vb vb
Sonra düşünüyorum da küfür olmasa bazı orospu çocuklarını nasıl ifade edebileceğim ki ?

Orospu çocuklarına özel


Bazen cidden şaşırıyorum....
Bu kadar orospu çocuğu nasıl bir araya gelir ?Bu pislikler birbirini nereden bulur nasıl böyle anlaşır ve pisliklerini yaymak için nasıl da debelenirler.Böyle bir yazı yazıp ağızlarına sıçacağım ya ikide bir tamamen tesadüf sözlerle karşılaşıyorum.
bakınız Voltaire emminiz ne demiş.

"Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş bir avuç iyi insanı sınamaya yarar." Voltaire

Şu kötü insanlar bi siktir olup gidemedi efendim.Epey de üremişler dünyanın her yerine yayılmışlar.Sözleşmişler sanki ''Hadi onlara orospu çocuğu nasıl olur gösterelimmmmmmmmmmm'' demişler.Soyları sopları kurur inşallah.

Ulan alt tarafı 72 yıl yaşayacağız(Türkiye'de insan ömrü)Bu 72 yılın bir 25 yılı büyümedir eğitimdir diyerek geçecek.Geriye kalan 47 yılı da sidik yarışı,haset ve birbirinin kuyusunu kazarak mı geçireceksiniz?? Cidden ne bokunuza yarayacak çok merak ediyorum.Allah aşkına bir orospu çocuğu çıkıp bana neden böyle yaptığını açıklasın.Niye şerefsizlik yapıyorsunuz?Niye durmadan dansöz gibi kıvırtıyorsunuz.Nerede sizin insanlığınız?Siz ki ''eşref-i mahlukat" olarak yaratılmışsınız yani yaratılanların en şereflisi...Bunu mu yakıştırıyorsunuz kendinize yani.Dünyaya cidden bunun için mi geldiniz ?

Hani facebooktaki mükemmel olduğunuza dair laflar hani siz dürüst,duyarlı,terbiyeli, adeta sütten çıkmış ak kaşıktınız ?
Facebooka o iğrenç ellerinizle yazdığınız kapak lafların onda birini uygulasanız zaten ortalıkta orospu çocuğu kalmaz!!
Ama yok illa  oynanacak.Kendisi yağlanacak ballanacak fotografları photoshoplanacak sıkı laflar yazılacak ki kendini iyi pazarlayabilsin.Gören insan sansın !

Bugün canım çok sıkkınken bir köpekle karşılaştım.Biraz onu sevdim.Köpek o kadar insancıl davrandı ki.Bazı insanlara hayvanlardan ders vermek lazım.Bazıları bir köpek kadar bile insan olamıyor.


Artık kimseyi tanımak istemiyorum.Çoğu kişiyi  tanıdıkça ondan nefret etmeye başlıyorum.Kimseyi görmek de istemiyorum.Hepinizden nefret ediyorum.Gidin ne bokunuz varsa yiyin.

Sizin bir oyunlarınıza dahil olmadım olmayacağım.Kendiniz sidik yarıştıracak başka birini bulun.Sadece elimdeki bir avuç gerçek insan bana kalsın.
Siz de ya bi siktirin gidin




13 Mayıs 2013 Pazartesi

Mankurt

İki gündür birazcık hastayım.
Hava kapalı, haberler can sıkıcı falan falan
İnternet sağ olsun ülkemizde ne oluyor ne bitiyor anında öğrenebiliyoruz.
Bu hem iyi hem de kötü bir şey
Örneğin haber sitelerinden neler olup bittiğini anında öğrenebiliyoruz.
Peki ya sonra ?
Facebook üzerinden de insanların tepkilerini görebiliyoruz.
Terör yüzünden yine bir sürü insan hayatını kaybetti.Bu yıllardır devam ediyor ve biz alıştık...
Ne kadar pis bir kelime değil mi ?
Alıştık !
Aynı toprakta büyüdüğümüz aynı yollardan geçtiğimiz kardeşimiz orada terör yüzünden ölüyor ve biz artık tepki bile vermiyoruz.
Her boktan etkilenen tv kanalları bile istifini bozmamış.
Yazıklar olsun !
Hangi ara bu kadar ''mankurtlaştık'' biz?
Hangi ara bu kadar leş olduk.
''Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın !'' sözünü ne zaman felsefe edindik?
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner.
Bugün sen susarsan yarın senin için konuşan kalmaz.





Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.
-Martin Neilmöller (Alman İlahiyatçı)





10 Mayıs 2013 Cuma

Uyudum büyüdüm gibi göründüm....

Nil Karaibrahimgil-Yaş 18


Uyudum, büyüdüm.. gibi göründüm.
Ama büyümedim bir gün bile büyümedim !
Sorular vardı cevapları çok şıktı.
Ama giyemedim birini bile giyemedim.
Ve bunu sen bile bilemedin !


Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…

Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


Uyudum, büyüdüm.. gibi göründüm
Ama büyümedim bir gün bile büyümedim
Sorular vardı cevapları çok şıktı
Ama giyemedim birini bile giyemedim
Ve bunu sen bile göremedin !

Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


9 Mayıs 2013 Perşembe

Balkan turu(İkinci durak Sırbistan-Belgrad)

Sabahı erken saatinde tren yolculuğumuz başladı. Timişoaradan Belgrad'a direkt tren yok.Aktarma yaparak gittik.Yalnız aktarma yapacağımızı yolda öğrendik:D Bir ara baktık adamın biri yanımıza geldi Romence bir şeyler söylüyor.Etrafımıza bir baktık kimsecikler yok :D Biz muhabbete öyle bir dalmışız ki adam söylemese yanmıştık:D

Yolculuk sanırım dört saat falan sürmüştü.Trenden iner inmez para bozdurduk.Sırbistan'ın para birimi ''Dinar''.Bir euro 110 dinar ediyordu.Bol sıfırlı bir paraları var. Bosna Hersek'e otobüsle gidiliyormuş.
Belgrad-Saraybosna arası altı buçuk saatmiş.Saat 16.00 ve 22.00'da otobüs vardı.Biz 22.00'a bilet aldık.Valizi emanete bıraktık(Bir günlük 140 dinar) ve dışarı çıkar çıkmaz kendimi çimenlerin üzerine attık.Sıcak bizi cidden çok zorladı.Sıcakta hiç gezilmiyor yahu.Soğuk hadi bir nebze.Hele ki ben kış çocuğuyum sevmem sıcağı.Allah'tan çoğu seyahatimizi bitirmiştik.

Bu kadar dinlenme yeter diyerek şehir merkezini aramak üzere yola çıktık.Anam bu ne şehir merkeziymiş ara ara bulamadık.Birilerine sorup öğrenmeye çalışıyoruz ama kime sorsak ya şehir merkezi diye bir alış veriş merkezini gösteriyor ya da bomboş bir caddeyi.Meğer şehir merkezi o bomboş caddenin bir arka sokağındaymış. Biraz sinir olduk ama sonunda şehir merkezini bulduk. Belgrad' ın klasik bir çarşısı vardı.Dar sokaklar,süslü ve yüksek binalar...Aç olduğumuz için hemen Türk lokantası aramaya başladık.Bulduğumuzda mutluluğumuzu görmeniz lazım:)Günler sonra ilk çorbamızı içtik.Yemekler cidden çok lezzetliydi. Restaurantın adı '' Dukat Kebab&Baklava  '' Belgrad'ın ana caddesi üzerinde yer alıyor.
Yemekten sonra gezmeye başlıyoruz.

İlk durağımız ''Kalemagden kalesi'

                                                         (Kalenin kuş bakışı görünümü)

Birazcık bilgi :)

 Belgrad’da kale alanı ve park, şehre ait bir alandır. Belgrad'ın Eski Şehir belediyesindedir.        
Kalemegdan adı Türkçe kökenlidir. Birleşik söz olan bu ad kale ve megdan (< meydan) sözlerini içerir.           Kale meydanı tamlaması ve/veya Kalemeydan yer adı Sırpça içinde Kalemegdan hâlini almıştır. Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeyken konulmuş olan ad, sonraki dönemde de kullanılmıştır.
Kalemegdan, Şumadiya’nın bitişinde yer alır. Uçurum gibi sırt bir konumda, Tuna’ya Sava nehrinin karıştığı alandadır. Burası Belgrad’ın en güzel, görülmeye değer bölgelerin başında gelir. Büyük Savaş Adası’nın da bulunduğu yer burasıdır.

Osmanlı Türk Egemenliği
Kale, 1521 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. Belgrad’ın Osmanlı sultanı Muhteşem Süleyman ve 250.000 askeri tarafından alınması 28 Ağustos 1521'den önce olmadı, şehir bu vesileyle yerle bir oldu ve neredeyse bütün Hristiyan nüfus (Sırplar, Macarlar, Yunanlar, Ermeniler vb.) İstanbul'a bugün Belgrad ormanları olarak bilinen bölgeye gönderildi(Bu yüzden ismi Belgrad ormanıymış.).  Belgrad bu dönemde Osmanlı Avrupa’sında İstanbul ile birlikte 100.000 nüfusu aşan 2 şehirden biriydi ve bir sancak hâline getirildi.

Kale epey kalabalıktı.Kalenin içinde askeri müze vardı ama gezemedik.Dışarıda savaştan kalan top arabaları vardı.Kalenin cidden mükemmel bir manzarası var.Öyle ki oturup saatlerce izleyebilirim.Sava nehrinin Tuna nehrine karıştığı kısmı rahatlıkla görebilirsiniz.Manzarada sadece yeşil ve mavi var.Orada epey bir fotoğraf çektik.Sonra kuleye çıkıp şehri oradan izledik.Kuleye çıkış ücretli ancak pahalı değil.
Oradan çıkınca şu an Ortodoks dünyasının en büyük kilisesi olan Sava Kilisesini gördük.
İçeride ayin vardı.Ayin olur da kaçırır mıyım? :D içeri girip birazcık izledim.

Herkesin elinde uzun sarı mumlardan vardı.Sonra o mumları yere diktiler.Secde eder gibi bir hareket yaptılar.İçerisi çok kalabalıktı çok kalamadım.Zaten benim turist olduğumu anlayınca benden pek hoşlanmadılar:)


Yolda bir Türk ile karşılaştık.Daha doğrusu o bizim Türkçe konuştuğumuzu duyunca sevinçten boynumuza sarılacaktı.Tek başına gezmeye gelmiş.O değil de çocuk fok balığı gibi konuşuyordu.Hafiften kıl olduk.Hatta bir ara kenara çekip ''Oğlum sen neden fok balığı gibi konuşuyorsun?'' diyecektim. Belgrad'ta  epey çeşme var.Üstelik suyu temiz ve soğuk.Bol bol içtik tabi:)
Ana cadde üzerinde epey turladık.İlgimizi çeken binaları görmeye gittik.Gezdik,gezdik,gezdik.Bir sürü fotoğraf çektik.Yorulunca yine çimenlere yayıldık.Tekrar gezdik-yemek yedik-fotoğraf çektik-yorulduk derken gün bitti :) 


Balkan turu sonrası(İlk durak Timişoara)

Merhaba.
Balkan turundan döndük nihayet :) iki gündür dinleniyorum ancak kendime gelebildim.Balkan turu çok iyiydi fakat planımızda olmayan şeyler de oldu.Bu yüzden biraz uzadı.Bir sürü not aldım hepsini yazacağım:)
İlk durağımız Timişoara oldu. Oradea'dan  Belgrad'a direkt tren yokmuş.Bu yüzden Belgrad'a geçmek için oraya gittik. Timişoara Oradea'ya üç saat uzaklıkta. Gittiğimizde büyük bir sürprizle karşılaştık. 1 Mayıs :)
O gün bir 1 mayıstı dolayısıyla her yer kapalıydı.Yurt dışında bir mayısın bu kadar ciddi bir şekilde kutlandığını tahmin etmemiştik.Yakınlarda bir arap lokantası bulduk.Oradaki adam sağolsun bize çok yardımcı oldu.Hatta bize kahve ikram etti.Biz şaşırdık tabi buralarda alışkın değiliz.1 mayıs olduğu için her yerin kapalı olduğunu söyledi.O gün orada kalmaya karar verdik. Hostel aradık. Tren garının hemen yanında  bir hostel var. İsmi  ''Hostel Nord'' orada kaldık. Hostele yerleştik biraz dinlendik ve gezmeye başladık.Temiz bir hostel hem fiyatı da uygundu. Gezmeye başladık ama acayip sıcaktı.İkide bir kendimizi çimenlere atıyoruz :D  Sıcakta cidden gezilmiyor yahu.Akşam üstü hava biraz da olsa düzelti bizde rahatça gezdik.Her zamanki gibi kafamıza göre gezdik bol bol yürüdük ve Timişoara bitti :) Sabah erken saatte trenle Belgrad'a geçeceğiz:)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Saraybosna

Şu an Saraybosna'dayız. Sırbistan'dan sonraki durağımız burası oldu.Burası cidden çok güzel.Hiç gidesimiz yok bu yüzden gidiş tarihini sürekli erteliyoruz.Yazacağım çok şey var ama şu an için sadece bunları yazabiliyorum.Bosna'da kendimi evimde gibi hissettim :)