8 Nisan 2013 Pazartesi

Cluj Napoca :) 2



 Botanik bahçeye doğru yola çıktık.Yolda Singapurlu bir kadınla karşılaştık.O da botanik bahçeye gidiyormuş.Çok tatlı bir bebeği vardı.Bebek arabasının içinden ''Siz kimsiniz ?'' dercesine bize bakıyordu.Cihat kadını epey yorgun görmüş olmalı ki kadına yardım etti.Kadın da onun teklifini geri çevirmedi.Kadınla muhabbet etmeye başladık.İsmi Michelle idi.Oğlunun ismi de Bryan :) İkisi de çok tatlıydı :) Bryan ilk başta bize pek yüz vermedi ama zamanla bize alıştı.Annesi onu güldürmeye başladı.Sonra görevi ben devraldım ve Bryan gülmekten öldü :D:D İlk başta somurtup ters ters bakmıştı.Özellikle Cihat'a çok kötü bakıyordu.Yani yürümeyi bilse direkt dalacaktı :D Bir yandan Bryan'ı sevdik bir yandan botanik bahçeyi gezdik. Michelle'nin kocası iş adamıymış ve iş için Cluj'a gelmişler. Michelle epey sıkılmış olmalı ki hiç susmadı :) Botanik bahçe çok güzeldi ya biliyorum sürekli bu tanımları kullanıyorum ama cidden çok iyiydi.Kocaman bir ormanda gezdik ve bol bol oksijen depoladım :D Ormanın ortasında yüksek bir yapı vardı oradan da bahçenin tamamını izledik.Görebildiğin her yer alabildiğine yeşil.Yeşilin bittiği yerde gökyüzünün mavisi.Huzur buydu be :D

Botanik bahçenin bir kısmında ''Japon Bahçesi'' vardı.Bu bahçe memleketim Kırşehir'deki ''Prens Mikasa Japon Bahçesi'' ile aynıydı. Bitkilerin bir kızmı özel iki binadaydı.İçeri bir girdik yok böyle bir şey.İçeride oksijen yoktu.Tüm oksijeni bitkiler sömürmüş.Etraf nemli ve bunaltıcıydı.İçeriyi dayanabildiğimiz kadarıyla gezdik ve kendimizi dışarı attım.Kocaman bir ağacın gövdesi vardı.Ağaç çok büyüktü öyle ki kök kısmından ağacın içine oturup fotoğraf çektirdik.Botanik bahçe o kadar büyüktü ki biraz dinlendik biraz gezdik.Artık yorgunluktan ayaklarım isyan demeye başlamıştı.Zaten gezerken ara sıra sinyal göndermişti de ben sinyalini almıyorum ayağına yatmıştım(Bak yine ayak dedim :D)


Tren istasyonuna gidip dönüş bileti aldık.Gelmişken tren istasyonunda epey dinlendik. Abartıp ayaklarımızı falan uzattık :D Görevli iki de bir gelip uyardı ama ne yapalım o gidince tekrar ayaklarımız uzattık.Çok yorulmuştuk :D

Kaleye ikinci kez çıktık bu sefer daha kolay bir çıkış yolu bulduk nefes nefese kalmadık :D Çok güzel  parklar vardı.Her taraf yeşillik kocaman ağaçlar var nasıl hoşuma gitti. Romanya'nın bu özelliğini seviyorum.Kalede biraz vakit geçirdikten sonra caddelerde son turumuzu attık ve tren istasyonuna gittik.Trende biraz muhabbet ettikten sonra uyumuşum bir baktım Oradea'dayız :D  Şükür kavuşturanaaaa evim evim güzel evim diyerek koşa koşa eve geldik.Botlarımı bir çıkardım ve acı manzara ile karşılaştım.Ayaklarım buruş buruş olmuştu.Resmen zonkluyordu. Eee kaç saatir ayaktayım onlar da haklı.Ama eve gelirken doğru dürüst yürüyemedim cidden çok acıdı.Bir yandan yürümeye çalışıyor bir yandan da ''Söz bir kaç gün seni hiç yormayacağım.'' diye ayaklarımda konuşuyordum.


Özetle Cluj Napoca çok güzeldi.Gerçekten gitmemize ve yorulmamıza değdi.Bir daha gider miyim ? Tabiki giderim hatta öyle bir düşüncemiz var.Hiçbir şey olmasa bile o muhteşem ağaçları ve havayı solumak için gidilir :)

Geldiğimden beri dinleniyorum bakalım yorgunluk tam olarak ne zaman geçecek ? :D




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder