21 Nisan 2013 Pazar

İkinci durağımız Slovakya :) 1

İnternetten hosteli ayarlamıştım.Tren istasyonuna üç dakika uzaklıkta olan Hostel Possinium'da kaldık. Hostel cidden çok güzeldi ve epey eğlenceliydi.Duvarlarını rengarenk şekillerle donatmışlar.Biz böyle ağzımız açık kaldık :D Odamızın ismi ''Hungary'' idi.Duvarlarında macar askeri,macar bayrağı ve parlemento resmedilmişti. Odamızada cidden bayıldık :D Tam genç odası modundaydı. Neyse çantalarımızı odamıza bıraktık ve fetih başladııııı :D

Her zamanki gibi etrafı inceleyerek yürüdük.Sonra ''Aaa şurada şu varmış,aaa bu neymiş.'' derken dolaşmaya başladık.O değil de ''Sora sora Bağdat bulunur.'' sözünün ne kadar doğru olduğunu Erasmus sayesinde öğrendim :D Günün sonunda fark ettik ki bilmediğimiz Bratislava'da epey bir yeri gezmişiz :D Bratislava zaten küçük ve sevimli bir şehir.Bol bol fotoğraf çektik.Günün sonunda açlıktan ölmüş bir şekilde Türk lokantası aradık.Ve bulduk :) Türkler her yerde :D

Döner yedik.Çalışanlarla muhabbet ettik.Klasik sorularımı sıraladım.
1-) Nerelisiniz?
2-) Ne zamandan beri buradasınız?
3-)Türkiye'ye ne sıklıkla gidip geliyorsunuz?

İlk soru doğal olarak herkeste değişiyor:)

İkinci soruda bir hüzün çöküyor.Özellikle buna dikkat ettim.Ben bunu sorunca etraf hüzün kokuyor bee. İçlerinden ''Ahh ulan ahh !'' seslerini duyar gibiyim.Kimi sigara yakıyor kiminin gözleri ileriye bakıp dalıyor.Biliyorum bu soruyu sorarken belki acılarını hatırlatıyorum ama cidden merak ediyorum.Çoğu para için burada yaşıyor ve çoğu da şikayetçi.Konuştuğum kişilerden sadece bir tanesi para dışındaki bir sebep yüzünden yurt dışında.Geri kalanların ortak noktası maddi sıkıntılar.Bir an düşündüm ''Bana aylık on milyar maaş verseler burada kalır mıyım?'' Cevabım kesinlikle hayırdı! Yurt dışını görmek,gezmek cidden çok güzel bir şey.Ama gezmek yaşamaktan çok farklı.Gezmekte amaçların hepsi eğlenceye yönelik ama yaşamakta eğlence olduğu kadar sorumluluk da var.Doğduğun topraklarda büyümek ve yaşayabilmek cidden çok büyük bir ayrıcalıkmış.Ben türk olarak Türkiye'de doğdum.Kendi memleketimde büyüdüm.Önceden bunun ne kadar büyük bir ayrıcalık olarak farklında değildim.Şimdi bakıyorum da insanlar doğdukları ülkede büyüyemiyor(savaş,geçim sıkıntısı,göçler vs) ve hep yabancılar.Çoğu dünyaya da yabancı kalıyor.Hep arafta...
Onları gördükçe dua ediyorum Allah'ım iyi ki ait olduğum topraklarda özgürce yaşayabiliyorum.Bu ayrıcalığı elde eden şanslı insanlardan biri olduğum için şükrediyorum.

Gurbetçiler kendi aralarında konuşurken konu sürekli ''Yurt dışında yaşamanın zorluklarına ve memleket hasretine ''geliyormuş.O dönercide iki abi vardı ve onlar hemen hemen her gün bunu konuşuyorlarmış.Ne acı ya.Bulundukları yerden memnun değiller ama bulundukları yerde kalmak zorundalar.Hep bir ümitle yaşıyorlar hasret dolu bir türkü fısıldıyor kulaklarına ''Türkiye'ye kesin dönüş yapınca...'' Hep bir hayalle yaşıyor mutluluğu daima geleceğe atıyorlar.Hiç olmayacak bir hayale yıllarca sarılıyorlar.Yaşadıklarına katlanabilmek için kimi yıllar süren bir anti depresan tedavisine başlıyor.Ve asıl şok Türkiye'ye kesin dönüş yapınca meydana geliyor.Meğer hiçbir şey hayal ettiğim gibi değilmiş.....Sen yıllarca bu hayale sarıl ve gerçekleşince aslında hiç var olmadığını anla...Cidden çok çok zor bir durum.Buradan tüm gurbetçilere sabır diliyorum.Allah yardımcıları olsun.

Neyse ben biraz fazla empati yapan biriyim bu yüzden hazır gözlem yapmışken onlara da değinmek istedim.

Üçüncü soruya Türkiye'ye  belli aralıklarla gidenler gözlerinin içi parlayarak cevap veriyor.Gidemeyenlerin ise hüzünlü havası devam ediyor.Bende canlarını daha fazl asıkmak istemiyor ve konuyu kapatıyorum.Ağzımdan bu durumda diyebileceğime inandığım tek cümle çıkıyor ''Allah yardımcınız olsun.''Diyecek başka hiçbir şey bulamadığım için sinir oluyorum.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder