18 Temmuz 2013 Perşembe

Erasmus dönüş işlemleri hakkında

Uzun bir süre sonra merhaba
Aklımda birkaç şey daha var.Onlarla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum ama bekliyordum.Biraz vakit geçsin ve sinirim dinsin diye.İşte o zaman bu zaman yazmaya devam:)


Uçak biletini internetten almıştık.Yine pegasus'u tercih ettik.Romanya'da artık sınırlı sayıda günümüz kalmıştı.Tüm işlerimi halledip Türkiye'ye öyle dönmek istiyorum.Bunun için işe ilk olarak tüm derslerden notlarımı alarak başladım.Romanya'da bize bir karne verdiler.Hocaların yanına gidip notunuzu yazmalarını istiyorsunuz.Elimizde karne koşturduk hocaların peşinden.Bu koşturma bir kaç gün sürdü çünkü bazı hocaları bulmam mümkün değil.Okulu talan ediyoruz ama yine de bulamıyoruz.Neyse şansım yaver gitti ve tüm notları yazdırdım. Oradea'daki erasmus koordinatörü ile mailleşmeye başladım.Dönüş işlemleri için neler yapmam gerektiğini sordum. Sonra da kendi okulumun internet sitesinden erasmus dönüş işlemlerine baktım.

Size fikir vermeyi açısından kendi okulumun erasmus dönüş işlemleri ile ilgili sayfasının linkini  atıyorum. TIK


Dönüşte gelirken "Transcript" ve "Corfirmation of Exchange" belgelerini getirmen gerek.

Karneme tüm notlarımı yazdırdıktan sonra erasmus koordinatörüne gittim.Karnemi istedi.Ve belgeleri yarın alabileceğimi söyledi.Ertesi gün okula gittik.Bize bir poşet verdi.Poşette erasmus Oradea yazan ve okulun ambleminin bulunduğu mavi bir tişört vardı.Ve bir de dosya.Dosyanın içinde bizim belgeler hazır ve nazır bekliyordu:)Erasmus koordinatörü ile vedalaşıp okuldan ayrıldık.Sonunda her şey bitmişti.

Eve gittik.Üç gün öncesinden sevinçle eşyalarımı toplamaya başlamıştım.Türkiye'ye dönmenin mutluluğunun yanı sıra bir yerden ayrılmanın garip hüznünü de yaşıyordum...

TÜRKLER HIRSIZMIŞ !!


Guest house'de kaldığımız için oradan çıktığımıza dair bir kağıt imzalamamız gerekiyormuş.Bunun için Marius'un yanına gittik.Ve şok geldi ! Bizden para istedi.Tabi bu kolay bir miktar değil kişi başı 60 euro istedi!! Bakın nedeni neymiş.

Biz şok olduk tabi neden diye sorduk.Bizi mutfağa götürdü ve çatal bıçak takımını gösterdi.Onların set olduğunu bazı çatal ve kaşıkların kayıp olduğunu söyledi.İşi abartıp ''Türkler hırsız!'' dedi.Bize ikinci bir şok daha geldi.Biz durumu açıklamaya çalışıyoruz ama adam anlamıyor.İki üç tane kıçı kırık çatal kaşık ortada yok diye hırsız damgası yedi tüm Türkler iyi mi !

Marius saydı saydı ve çekip gitti.Biz evde kalanlar konuşuyoruz(Zaten 5 Türküz)
Marius para isteyince gerçekler ortaya çıktı ama ne gerçekler resmen adilik !
Daha önceden beş Türk erasmus öğrencisi ayrılmıştı evden. Giderken çatal,kaşık,bıçak çalmışlar.Hem kendilerine hem de arkadaşlarına. Çatala kaşığa tamah etmişler yani bildiğiniz çingenelik yapıp çalmışlar ! Ben şüpheleniyordum ama bu kadarı da olmaz diyordum meğer olmuş bile!

O beş Türk'ün arkadaşı itiraf etti.Onlar giderken götürdüler dedi.Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın hesabı bu itirafta Marius para isteyince ortaya çıktı. O zaman yemin ettim Marius'a 1 lei bile vermemeye.Başkasının hırsızlığı yüzünden hem sinirlerimiz bozuldu hem de hırsız damgası yedik.Ailem o parayı helal bir şekilde kazanıp yolluyordu.O şerefsizler yüzünden paramın 1 leisini bile Marius'a vermeyecektim.Sonra bir arkadaş Marius ile konuşmaya gitti.Fiyatı indirmiş ve Marius'a çatal ve kaşıkları diğer malların yurdundan toparlayıp getireceğini söylemiş.Bunu bize de söyledi ama o kadar sinir olmuştuk ki yeminimizden dönmedik.Eşyalarımızı toplayıp çıktık o evden.

Şimdi bakmayın çok sakin yazmama o zaman çok çok sinirliydim.O şerefsizlerin hırsızlığı yüzünden tüm Türkler hırsız damgası yedik.Bu yazıyı yazmak için sinirimin geçmesini bekledim.Ben onları Allah'a havale ediyorum Rabbim onları nasıl biliyorsa öyle yapsın.Ama bizi zor duruma düşürmelerini hiç unutmadım.Bu dünyada gram kötülük karşılıksız kalmaz bunu zaman onlara gösterecek!



Akşam treniyle Bükreş'e doğru yola çıktık.O gün yaşadıklarımızın etkisiyle çok yorgundum.Yolculuk bu sefer iyi geçti çok şükür..
Bükreş'e varınca ilk iş hostele gittik.Burada bir gece kalacaktık.Eşyalarımızı bıraktık,duş aldık,uyuduk ve kendimize geldik.Akşam ve ertesi gün Bükreş'i gezdik.Türk lokantası bulduk orada güzelce yemek yedik. Bükreş Türk şehitliğine gittik.(Şehitlik şehir merkezinde.Eğer vaktiniz varsa mutlaka uğrayın.)

20 Haziran'da sabah kahvaltı yapıp hava alanına gittik.
Havaalanında birkaç saat bekledikten sonra uçak saatinin gelmesiyle erasmus maceramız burada son buldu.

Çok şükür İstanbul'a indik.Sonunda!! Vatanında olmak çok güzel.Etrafındaki insanların ne dediğini anlamak çok güzel.Derdini Türkçe anlatmak ise ayrı bir güzeldi. Uçak geç iniş yaptığı için diğer uçağı kaçırmak üzereydim ve check-in işleminin yapılacağı yer çok kalabalıktı.Sanırım bir kaç uçak rötar yapmış.Gelir gelmez bir koşturma içinde buldum kendimi.Uçağın kalkmasına 10 dakika var ve ne yapacağımı şaşırdım.
Pegasus görevlilerinden yardım istedim ama bir şey yapamayacaklarını söylediler.Biri de şu öneride bulundu.Önümdeki insanlardan izin isteyip öne geçmeliymişim. Önümde en az 150 kişi var yalnız!

Uçaklar rötar yaptığı için herkes sinirli herkes birilerine bağırıp çağırıyor.Birden Allah'ım ne olur yardım et dedim ve telefonuma mesaj geldi.Uçak yarım saat ertelenmiş.Çok şükür ! Sonra başka bir pegasus görevlisinden yardım istedim beni öne aldı ve check-in işlemi son buldu.Koştur koştur uçağın kalkacağı kapıyı aradım.Bir gittim şok ! İnsanlar görevlinin başında toplanmış bağırıyorlar.Görevli uçak arıza yapmış falan diye bir şeyler zırvaladı.Biraz orada durup şimdi ne yapacağımı düşündüm. Rabbimden yardım istediğim anda ayrıntıyı gördüm.Kapıdaki ekranda Türk hava yollarının amblemi vardı ama benim uçağım pegasustu. Kapılar değişmişti. Acilen yeni kapıyı bulmalıydım !! Yine bir koşturma başladı. Oraya koşuyorum buraya koşuyorum birilerine bir şeyler soruyorum.Bir yandan açım bir yandan yorgunum ne yapacağımı şaşırdım. Yeni kapıyı bulmamla derin bir nefes aldım.Çok şükür uçaktaydım:) Ankara'ya doğru yola çıktık :):)

Ankara'da uçaktan indim ve valizimi beklemeye başladım.Uzun süre bekledim bir süre sonra içim içimi yemeye başladı.Hayır dedim lütfen ! Bugün başka bir koşturmacayı kaldıramayacağım.Ama olmadı valizim çıkmadı!!!

Kayıp eşya bürosuna gittim içerisi tamamen dolu.İnsanlar görevlinin başında birikmiş sinirli sinirli konuşuyorlar. Orada ne kadar bekledim bilmiyorum.En sonunda sıra bana geldi ve birkaç belge doldurdum.Valizim İstanbul'da kalmış.Valizimi kargo ile göndereceklerini söylediler.Yorgun,aç ve sinirli olarak ayrıldım oradan.Beni karşılamaya gelen akrabalarımda yemek yedik.Sonra gece 02.00'da memleketime gitmek üzere yola çıktım.
05.30'da evimdeydim yorgunluktan ölüyordum ama çok şükür her şey son bulmuştu :)











30 Haziran 2013 Pazar

Artık Türkiye'deyim :)

Merhaba
10 gündür Türkiye'deyim.Dört aydır bunu bekliyordum ve isteğim sonunda gerçekleşti bu
yüzden Allah'a çok şükrediyorum.Toparlanmam bir kaç günümü aldı.Bir süre telefon ve bilgisayar kullanmayacağım.Artık nadastayım :)
Erasmus dönüş işlemleri hakkında bir yazı yazmayı planlıyorum.Ama ne zaman yaparım bilmiyorum.Yine de aklınıza takılan bir şey olursa bana mail atabilirsiniz. Kolay gelsin:)

7 Haziran 2013 Cuma

Erasmus Romanya İletişim.




Merhaba
Bu yazımda iletişimden bahsedeceğim.
Burada gelmeden önce Türkiye'deki hatların yurt dışı paketlerini araştırmıştım.Hepsi de çok pahalı gelmişti.Önceden erasmus yapan arkadaşlarla konuştum.Burada vodafone, orange ve cosmote var.
Genelde vodafone ve orange kullanılıyor.Ben vodafone hat aldım.Vodafone'da 5 euro yükleyerek uluslararası 50 dakikaya sahip oluyorsunuz.Bu 50 dakika yetmese de yine bir nebze işe yarıyor... :)

Ailenizle internetten rahatlıkla görüşebilirsiniz.Bunun için size tavsiyem facebook. Gelmeden ailenize bir facebook hesabı açın ve onlara öğretin. Bunun dışında skype'de iyidir.Görüntü kalitesi daha iyi ama facebook'a göre daha karmaşık.

Aklıma gelmişken söyleyeyim laptop getirmemek gibi bir hatayı sakın yapmayın.İnternet olmasa burada vakit geçiremezsiniz.


3 Haziran 2013 Pazartesi

Romanya'nın para birimi lei(ron)



Para para para...para para para...varlığı bir dert yokluğu yara :) 

Merhaba
Romanya'nın para birimi lei(ron)'dir.
1 tl= 1,79 lei (Bugün)
Romanya'daki bozuk paraların adı ''Bani''

Yani yuvarlak hesapla bizim bir Türk liramız burada iki leyi gibi bir şey oluyor. Romanya'nın ucuz bir şehir olup olmadığını gelmeden önce epey araştırmıştım.Genelde ucuz bir şehir olduğundan bahsedilmiş.Bence birkaç günlüğüne tatile gelmiş biri için ucuz görünebilir ancak eğer burada uzun süre kalacaksanız işin rengi değişiyor.Burada çok ucuz olan şeyler var ( örn: her türlü içki) ama çok pahalı şeyler de var.Ben burada eczaneden bir krem almıştım.Türkiye'de bir tl olan krem burada 12 leiydi ! Aman dikkat

Bir de şöyle bir hatam oldu.Biz şimdi geldik.Yeni bir ülke yeni insanlar ve alışmaya çalışıyoruz. Sudan çıkmış balık misali geziyoruz.Buraya geldiğimizde Türk parası leinin iki katıydı.Bizde bir şeylerin fiyatı nasıl uygun mu diye Türk parası ile kıyasladık.
Örneğin:
-Bunun fiyatı sekiz leiymiş.
-?!?
-Yani dört tl !

Arkadaşlar bizim hatamız bu oldu.Size bunu yapmayın demiyorum ama zamanla bırakın.Yoksa o hibe zor dayanır.Tamam kabul ediyorum bizim paramız buradaki paradan daha kıymetli,Türk lirası ile kıyaslamanız gayet normal.Ama unutmayın ki en az üç ay burada yaşayacaksınız.Bu yüzden buradaki şartlara göre hareket etmeniz gerekir.Üç ay Türkiye'de değil Romanya'dasınız.Bu yüzden Türk lirası ile kıyaslamayı bırakın.Zaten zamanla buna gerek bile kalmayacak.

LEU (LEİ) ((RON))

1 LEİ:


NOT: Tanıtmaya bir leyiden başladım.Çünkü cüzdanınız bunlarla dolu olacak:) kağıt para ama maalesef değeri yuvarlak hesapla bizim 50 kuruş :)




Umarım biraz fikir edinebilmişsinizdir.Merak ettiğiniz bir sorunuz varsa çekinmeyin.Keyifli günler :)

Romanyada simit

Merhaba
Size önceki yazılarımda romanyadaki simitten yani covrig'den bahsetmiştim.Covrig yapımı ile ilgili bir video buldum ilginizi çekebileceği için paylaşıyorum.Romanya'da simit

2 Haziran 2013 Pazar

ELİF ŞAFAK'A GÖRE YAZMANIN 11 KURALI



1- Yalnızlığa övgüdür yazmak. Dışa dönüklüğe karşı içe dönüklüğü, eğlenceye ve sosyalleşmeye karşı yalnız geçirilecek saatleri/günleri/haftaları/yılları seçmektir. Yazarlar iyi bir dedikodu ya da çılgın bir partinin tadını çıkarabilirler ara sıra ama yazma eylemi ve yaşamlarımızın merkezi saf yalnızlıktır.

2- Yazmak ancak yazarak öğrenilebilir. Kulağa pek cazip gelen yetenek, sürecin yüzde 12'sinden fazlası değildir. Çalışmak işin yüzde 80'idir. Kalan yüzde 8, “şans” ve “zamanın ruhu”dur—kısaca, elimizde olmayan şeyler.

3- Okuyun. Bolca okuyun. Ama hep aynı yazarları okumayın. Mümkünse geniş çaplı, ne bulursanız okuyun. Kurmaca, bir işleve indirgenemez.

4- Okumayı seveceğiniz kitabı yazın. Eğer yazdığınız şeyden zevk alıyorsanız (bu onu yazarken sıkıntı çekmediğiniz anlamına gelmez) muhtemelen insanlar da kitabı okurken aynı şekilde hissedecektir. Yazar ve hikâyesi arasında bir aşk ilişkisi yoksa okurla o hikâye arasında da bir aşk yok demektir.

5- Depresyondan korkmayın. Yolculuğun ayrılmaz parçasıdır o. Ama depresyonu romantikleştirmemeye de dikkat edin. İstediği zaman gelip giden özgür ruhlu, güvenilmez bir dost olarak görün onu.

6- Kendinize karşı acımasız olun. Kesin. Yıkın. Değiştirin. Sayfaları bütün olarak çıkartın. Kötü yazı kötü ilişki gibidir. Sırf içli dışlı olduğunuz için müptelası olmayın onun. Atın gitsin.

7- Karakterlerinize karşı acımasız olmayın ama. Hor görmeyin onları. İşimiz karakterlerimizi yargılamak değil onları anlamak ve diğer insanların anlamasını sağlamaktır. Empati, anahtar sözcüktür.

8- Her ne yaparsanız yapın, yazdığınız romanın konusu üzerine konuşmayın. Ajanınız ya da yayıncınızla yiyeceğiniz yemeğin keyfini kaçırmaktan başka işe yaramayacaktır bu. Ne üzerinde çalıştığınızı soruşturduklarında şarabınızdan bir yudum alın ve herhangi bir ipucu vermeyecek ama evrenin gizli güçlerini harekete geçirmeksizin meraklarını uyandırmaya yetecek kadar örtülü birkaç sözcük çıksın ağzınızdan. Bol şans!

9- Okurları unutun. Eleştirmenleri unutun. Herkesi unutun. Aslına bakarsanız dışarıda bir dünyanın var olduğunu unutun.

10- Tıkanma diye bir şey yoktur. Yine de eğer esininiz tükendiyse İstanbul'a gidin, şehrin kaosu içinde birkaç gün geçirin: gözleyin, dinleyin, martıları besleyin ve aynı anda küçüldüğünüzü ve büyüdüğünüzü hissedin.

11- Nihayet, sözünü ettiğim kuralların her birini görmezden gelin. Yazmanın kuralı yoktur. Onun güzelliğidir bu. Kimsenin bizden almasına izin vermememiz gereken özgürlüğün ta kendisidir.

30 Mayıs 2013 Perşembe

Oradea'da yemek :) 2



8-)KEBAP SHAORMA: Bu dükkan Strada Republic caddesinde.Bir Türk lokantası.Ancak orası hakkında pek iyi şeyler duymadık.Yemekleri lezzetli değilmiş sanırım.Zaten buradaki en popüler Türk lokantası La Turcu.Bu yüzden orada hiç yemek yemedim.



9-)FANİCE: Burası bir pastahane. Strada Republic'in üst tarafında.Size belirtmek istediğim bir şey var.Burada bazı pastaların,dondurmaların ya da çikolataların ROM'lu olduğunu belirtmek istiyorum.Rom(alkollü bir içecek).Bu yüzden eğer kötü bir tatla karşılaşmak istemiyorsanız romlu istemediğinizi belirtin.

Marketlerde de romlu çikolatalar satılıyor.İşte onlar:



Son olarak Lactobar'dan bahsedeceğim.Bizim tabirimizle ''İnekli kafe'' Girişte bir inek modeli var.Buradaki en ilginç kafe(cafe değil kafe) diyebilirim.Dekorasyonu çok ilginç ve çok hoş.Çeşitli bitki çayları var.Güzel bir mekan tavsiyemdir:)



Size tavsiyem yemek yapmayı öğrenin ve yemeklerinizi kendiniz pişirin.Hazıra dağ dayanmadığı gibi erasmus hibesi de dayanmaz:)


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Oradea'da yemek :) 1



Merhaba
Ortalama yetmiş beş yıl yaşadığımıza ve ömrümüzün altı yılını yemek yiyerek ve bir şeyler içerek geçirdiğimize göre yemek konusu da epey önemli :)
Oradea'da yemek yiyebileceğiniz mekanlar :)

1-)La turcu Kebap

Şu an fotoğrafa baktım da o amca nasıl çıktı öyle ya :) Göbeğe bak :D Neyse asıl konumuza dönelim:)
La Turcu Kebap tek kelime ile mükemmel bir yer. Oradea' daki en iyi Türk lokantasıdır.Döner,mercimek çorbası,kebap çeşitleri,baklava vb tatlılar var.Fiyatları uygun.Romanya'da et fiyatları uygun bu yüzden Türkiye'ye göre daha ucuz bir fiyata kebap yiyebilirsiniz.Türkler işletiyor.Çok yardımseverler. Sağolsunlar biz ilk geldiğimizde bize çok yardımcı oldular.Size tavsiyem dışarıda yemek yiyecekseniz ilk tercihiniz ''La Turcu Kebap'' olsun.Domuz eti ihtimali yok.Temiz,lezzetli.Hem Türkler kazansın:)
Size tavsiyem orada mutlaka lahmacun deneyin.Ben lahmacunu çok severim ama ömründe yediğin en iyi lahmacunu ''La Turcu Kebap''ta yedim:)

Adres: Strada Republic



2-) McDonald's: Fast-food ürünleri sevmiyorum.Zorda kalmadıkça da yemiyorum.McDonald's her yerde aynıdır sanırım. McDonald's Crişul alış veriş merkezinin içinde.



3-)KFC: Fast food ile ilgili düşüncelerimi biliyorsunuz:) KFC Lotus alışveriş merkezinin içinde.


4-)BROASTER CHIKEN:
 Adres: Strada Republic

5-)RAHAT TURCESC:  Oradea'daki türk marketi.Lokum,Helva,Zeytin,baharat,çay vb şeyleri bulabilirsiniz.


6-)PATİSERİE: Bildiğiniz pastane:) Çok fazla bir şey denemedik malum domuz sebebiyle :)


7-)PETRU: Covrig evi:) Romanya'da covrig cidden çok seviliyor.Bu yüzden çoğu yerde covrig bulabilirsiniz.

PEKİ COVRİG NASIL BİR ŞEY ? 
İşte tam olarak böyle:) 
Bizim simit gibi-laf aramızda simitin tırnağı olamaz:)- ekmek hamurunu şekillendirip azıcık susamla yapmışlar.İrade eder:) Kuşlara covrig atabilirsiniz.Bu çok eğlenceli.





27 Mayıs 2013 Pazartesi

Romanya-Oradea Ulaşım :)

Merhaba
Bu yazımda buradaki ulaşımdan bahsedeceğim.Romanya'da ulaşım genelde trenle sağlanıyor.Tren hatları oldukça geniş. Oradea'ya trenle gelmiştik. Bükreş-Oradea arası trenle 12 saatcik:) O yolculuğun ne kadar mükemmel olduğunu daha önce bir yazımda da belirtmiştim.Yol uzun.Tren çok kötüydü.Bileti ekonomiden almıştık belki sebebi bu olabilir.Çok şükür o konsere kutusundan tek parça halinde kurtulduk:):) Bu arada şunu belirteyim benim gibi hayatında ilk kez trenle yolculuk yapacakların dikkatine. Trene binmeden önce yanınıza yiyecek bir şeyler ve en önemlisi de su alın.Biz o hataya düştük ve epey susuzluk çektik.

Buraya gelince okuldan bir karne verdiler.Bu karne Romanya içi tren seferlerinde %50 indirim sağlıyor.(CARNET CUPOANE) Ancak uluslarası seferlerde öğrenci indirimleri olmuyor.
(Soldaki tren için karne,Sağ taraftaki tramvay ve otobüs için aylık alınan bilet)

Oradea'da ulaşım tramvay ve belediye otobüsleri ile sağlanıyor.Öğrenciler için güzel bir uygulama var. O.T.L. noktalarına gidip tramvay ve otobüs için aylık bilet alabiliyorsunuz.Bunun için öğrenci karneniz ve pasaportunuzun fotokopisi yeterli.Aylık sadece 30lei(15 tl) ve sınırsız.

Taksiler :  Hazır ulaşımdan söz etmişken taksilerden bahsetmemek olmaz.Romanya'da taksiler çok ucuz.
Ancak dikkat ! Yabancı olduğunuzu anlayınca fiyat direkt ikiye katlar ya da  sizi epey bir gezdirirler :) Size tavsiyem yola çıkmadan önce ücretin ne kadar tutacağını sorun ya da adamla baştan anlaşıp yola çıkın.Eğer bulabilirseniz bir Türk dükkanı bulun ve sizin için bir taksi çağırmalarını rica edin.

Aklınıza takılan soru olursa beklerim :) İyi geceler

23 Mayıs 2013 Perşembe

Romence-Türkçe benzer kelimeler



Merhaba
Buraya gelmeden önce internetten bir sürü araştırma yaptım.Çok beğendiğim çalışmalar oldu.Bugün bunlardan birini paylaşmak istiyorum.Bu çalışma benim epey işime yaradı.Buradan Erdem Sayın'a teşekkür ediyorum.Umarım sizlerin de işinize yarar.
Romence-Türkçe ortak kelimeler





Şebnem Ferah

Çok parçalandım...
parçalandıkça çoğaldım diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
bir gün daha bitti...
ama yarın yeni bir gün diye inanmazsam,
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
bu da gelir geçer diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ??
her şey insanlar için
görmek öğrenmek için
bazen zor da olsa
her şey insanlar için
umut doğurmak için
hayatla seviştim...
hiç birşey boşuna yaşanmamıştır diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
uyuyordum...
gözüm açıldı uyandım diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
bu da gelir geçer diye inanmazsam
nasıl yaşarım, nasıl yaşarım, nasıl yaşarım ?
her şey insanlar için
görmek öğrenmek için
bazen zor da olsa
her şey insanlar için
umut doğurmak için

hayatla seviştim...


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Öküzlüğün alemi yok(Alıntıdır.)

Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader. Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, eee balık yakalayacak halimiz de yok... N'aapsak? "

Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,

"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.

Hücum!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;

Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...

organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç.

N'aapsak, n'aapsak?

"tilkiye danışalım" demişler.

Tilki "kolay" demiş,

"beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,

"saygıdeğer öküzler" demiş,

"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...

Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...

Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,

Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,

"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla,

verivermişler sarı öküzü...

Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün ....

Tilki gene gelmiş.

"bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş

Ve eklemiş:

"ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,

O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,

Canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş,

"otlağın selameti için"

Teslim etmiş benekli öküzü...

Üç gün, dört gün...

Tilki gene gelmiş.

Kuyruğu uzun olanı...

Burnu beyaz olanı...

Tombul olanı...

Tek tek alıp, gitmiş.

Otlak seyrelmiş.

Semirmiş aslanlar.

Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!

Gerek kalmamış çünkü.

Doğrudan aslan gelmiş.

"hanginizi istiyorsam,

Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,

Adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler,

"keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama iş işten geçmiş.

...

İşte Öküzlük böyle bir şeydir...

...

Bu hikaye sebebiyle,

Martin Niemöller   akla geliyor...


Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:

"Naziler önce komünistleri tutukladılar;

Komünist değilim diye ses çıkarmadım.

Sonra Yahudileri tutukladılar,

Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.

Sosyal demokratları tutukladılar,

Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.

Sıra bana geldiğinde;

Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!"

...

Şimdi bakın çevrenize.

çevrenizde ses çıkartacak kimse kaldı mı?

Umarım sıra size gelmez!..

O halde neymiş; ÖKÜZLÜĞÜN ALEMİ YOK

Lütfen duyarsız kalmayın.

Greenpeace Akdeniz



21 Mayıs 2013 Salı

Erasmus Romanya Oradea Alışveriş




Merhaba
Bu yazımda alışverişten bahsetmek istiyorum.
Öncelikle belirtmeliyim ki burada en çok yiyeceğe ve gezmeye para harcayacaksınız.Yurt dışında çok uygun fiyatlara kıyafet alırım diye düşünüyor olabilirsiniz ancak Romanya Oradea'da pek bir mağaza yok.
Oradea'daki en büyük alışveriş merkezi Lotus'tur.Lotus'ta birkaç bilindik mağazanın dükkanı var(Örneğin C&A) Oradea'da genelde ikinci el kıyafet satan mağazalar var.Size tavsiyem buraya alışveriş için gelmeyin.Gelirken ihtiyacınız olacak kıyafetleri getirin ve eğer çok zor durumda kalırsanız buradan alın.

Gelelim asıl meselemiz olan yiyecek alışverişine.
Burada ''Carrefour, billa, profi, real, trei G'' alışveriş yapabileceğiniz yerler.

1-) Carrefour: Buradaki en büyük market diyebilirim. Oradea'da iki tane var.Biri Lotus alışveriş merkezinin içinde.Lotus'un içindeki epey büyük.Aradığınız neredeyse her şeyi bulabilirsiniz. Carrefour'un kendi ürünlerinin fiyatları çok uygun. Meyve ve sebzenin fiyatı uygun(buraya göre). Carrefour'un kendi sütü,yoğurdu ve suyu da iyi. Ben çoğu zaman oradan alışveriş yapıyorum.

2-)Billa: Billa Oradea plaza'nın içinde. Billa'nın kendi ürünlerinin ismi ''Clever'' .Billa'nın da kendi ürünlerinin fiyatları uygun. Billa'nın clever marka suyu iyi. Billa'da yeşil ve kırmızı mercimeği bulabilirsiniz.Sebze ve meyvenin fiyatı da uygun. Carrefour'dan sonra en çok alışveriş yaptığım yer.

3-)Profi: Profinin önünden tramvay geçmiyor.Bu yüzden oraya pek gidemedim.Ama fiyatlar uygundu. Profi buranın BİM'i gibi bir yer.Fiyatlar uygun.Fiyatının uygunluğu bakımından buranın BİM'i Billa ve Profi diyebiliriz.

4-)Trei G: Crişul alışveriş merkezinin en alt katındadır.Bizim eve çok yakın olduğu için en çok uğradığımız yerlerden biri. Fiyatı uygun olan şeyler de var pahalı olan da. O yüzden orada neyin uygun olmadığını bilmeniz gerek.

5-)Real: Real'in kendi ürünlerinin ismi ''Tip'' ve ''Real'' bu ürünlerin de fiyatları uygun.Yalnız Real' in önünden tramvay geçmiyor.Sadece otobüs var.O yüzden Real' e de çok fazla gidemiyoruz.Epey sapa bir yerde.

Sizlere genel bir fikir vermek için bu yazıyı yazdım.Ama size tavsiyem geldiğinizde zaten bir sürü boş vaktiniz olacak.Tüm alışveriş merkezlerini gezin.Fiyatlarına bakın.Nereden ne alabilirsiniz not alın.

Not: Alışveriş poşetleri ücretsiz değil.Hepsi için belli bir miktar para ödemeniz gerekiyor.

Bahar Temizliği(ALINTI)

Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda
o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini
(kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır
görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan
o ‘olayı’
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk
intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz,
dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini
(faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı.

Banu Kiremitçi Bozkurt

19 Mayıs 2013 Pazar

Hayatı yeniden yaşayabilseydim eğer (ALINTI)


Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..

Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim.
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer. Yerler leke olacak diye korkmazdım. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım.

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim.

Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım.

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim. Bu o kadar nadir bir olay ki. Mucize gibi bir şey.

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim.

Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu.

Dikkatle bak. Gerçekten gör. Yaşa. Vazgeçme.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç.
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi.

Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım.
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
şükredin.

Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz..

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Bu aralar yazamıyorum ama neden bende bilmiyorum.Erasmus öğrencilerine yönelik yazı fikirlerim var.Bunları tasarlayıp uygulamaya geçeceğim.Sizin fikirlerinizde benim için önemli.Aklınıza takılan bir şey olursa sormaktan çekinmeyin.Sevgiler

e-mail: erasmusromanya@gmail.com

Gerçek şu ki hepimiz solucan yemi olacağız.

Hayatın sonu

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bazen

Bazen küfretmeyeyim diyorum.Ayıp günah vb vb vb
Sonra düşünüyorum da küfür olmasa bazı orospu çocuklarını nasıl ifade edebileceğim ki ?

Orospu çocuklarına özel


Bazen cidden şaşırıyorum....
Bu kadar orospu çocuğu nasıl bir araya gelir ?Bu pislikler birbirini nereden bulur nasıl böyle anlaşır ve pisliklerini yaymak için nasıl da debelenirler.Böyle bir yazı yazıp ağızlarına sıçacağım ya ikide bir tamamen tesadüf sözlerle karşılaşıyorum.
bakınız Voltaire emminiz ne demiş.

"Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş bir avuç iyi insanı sınamaya yarar." Voltaire

Şu kötü insanlar bi siktir olup gidemedi efendim.Epey de üremişler dünyanın her yerine yayılmışlar.Sözleşmişler sanki ''Hadi onlara orospu çocuğu nasıl olur gösterelimmmmmmmmmmm'' demişler.Soyları sopları kurur inşallah.

Ulan alt tarafı 72 yıl yaşayacağız(Türkiye'de insan ömrü)Bu 72 yılın bir 25 yılı büyümedir eğitimdir diyerek geçecek.Geriye kalan 47 yılı da sidik yarışı,haset ve birbirinin kuyusunu kazarak mı geçireceksiniz?? Cidden ne bokunuza yarayacak çok merak ediyorum.Allah aşkına bir orospu çocuğu çıkıp bana neden böyle yaptığını açıklasın.Niye şerefsizlik yapıyorsunuz?Niye durmadan dansöz gibi kıvırtıyorsunuz.Nerede sizin insanlığınız?Siz ki ''eşref-i mahlukat" olarak yaratılmışsınız yani yaratılanların en şereflisi...Bunu mu yakıştırıyorsunuz kendinize yani.Dünyaya cidden bunun için mi geldiniz ?

Hani facebooktaki mükemmel olduğunuza dair laflar hani siz dürüst,duyarlı,terbiyeli, adeta sütten çıkmış ak kaşıktınız ?
Facebooka o iğrenç ellerinizle yazdığınız kapak lafların onda birini uygulasanız zaten ortalıkta orospu çocuğu kalmaz!!
Ama yok illa  oynanacak.Kendisi yağlanacak ballanacak fotografları photoshoplanacak sıkı laflar yazılacak ki kendini iyi pazarlayabilsin.Gören insan sansın !

Bugün canım çok sıkkınken bir köpekle karşılaştım.Biraz onu sevdim.Köpek o kadar insancıl davrandı ki.Bazı insanlara hayvanlardan ders vermek lazım.Bazıları bir köpek kadar bile insan olamıyor.


Artık kimseyi tanımak istemiyorum.Çoğu kişiyi  tanıdıkça ondan nefret etmeye başlıyorum.Kimseyi görmek de istemiyorum.Hepinizden nefret ediyorum.Gidin ne bokunuz varsa yiyin.

Sizin bir oyunlarınıza dahil olmadım olmayacağım.Kendiniz sidik yarıştıracak başka birini bulun.Sadece elimdeki bir avuç gerçek insan bana kalsın.
Siz de ya bi siktirin gidin




13 Mayıs 2013 Pazartesi

Mankurt

İki gündür birazcık hastayım.
Hava kapalı, haberler can sıkıcı falan falan
İnternet sağ olsun ülkemizde ne oluyor ne bitiyor anında öğrenebiliyoruz.
Bu hem iyi hem de kötü bir şey
Örneğin haber sitelerinden neler olup bittiğini anında öğrenebiliyoruz.
Peki ya sonra ?
Facebook üzerinden de insanların tepkilerini görebiliyoruz.
Terör yüzünden yine bir sürü insan hayatını kaybetti.Bu yıllardır devam ediyor ve biz alıştık...
Ne kadar pis bir kelime değil mi ?
Alıştık !
Aynı toprakta büyüdüğümüz aynı yollardan geçtiğimiz kardeşimiz orada terör yüzünden ölüyor ve biz artık tepki bile vermiyoruz.
Her boktan etkilenen tv kanalları bile istifini bozmamış.
Yazıklar olsun !
Hangi ara bu kadar ''mankurtlaştık'' biz?
Hangi ara bu kadar leş olduk.
''Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın !'' sözünü ne zaman felsefe edindik?
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner.
Bugün sen susarsan yarın senin için konuşan kalmaz.





Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.
-Martin Neilmöller (Alman İlahiyatçı)





10 Mayıs 2013 Cuma

Uyudum büyüdüm gibi göründüm....

Nil Karaibrahimgil-Yaş 18


Uyudum, büyüdüm.. gibi göründüm.
Ama büyümedim bir gün bile büyümedim !
Sorular vardı cevapları çok şıktı.
Ama giyemedim birini bile giyemedim.
Ve bunu sen bile bilemedin !


Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…

Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


Uyudum, büyüdüm.. gibi göründüm
Ama büyümedim bir gün bile büyümedim
Sorular vardı cevapları çok şıktı
Ama giyemedim birini bile giyemedim
Ve bunu sen bile göremedin !

Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


Ben daha on sekizim.
Ya hepsi ya da hicbiriyim.
Sanma ki şu son üç saatte
Hiç kimse ya da birisiyim…


9 Mayıs 2013 Perşembe

Balkan turu(İkinci durak Sırbistan-Belgrad)

Sabahı erken saatinde tren yolculuğumuz başladı. Timişoaradan Belgrad'a direkt tren yok.Aktarma yaparak gittik.Yalnız aktarma yapacağımızı yolda öğrendik:D Bir ara baktık adamın biri yanımıza geldi Romence bir şeyler söylüyor.Etrafımıza bir baktık kimsecikler yok :D Biz muhabbete öyle bir dalmışız ki adam söylemese yanmıştık:D

Yolculuk sanırım dört saat falan sürmüştü.Trenden iner inmez para bozdurduk.Sırbistan'ın para birimi ''Dinar''.Bir euro 110 dinar ediyordu.Bol sıfırlı bir paraları var. Bosna Hersek'e otobüsle gidiliyormuş.
Belgrad-Saraybosna arası altı buçuk saatmiş.Saat 16.00 ve 22.00'da otobüs vardı.Biz 22.00'a bilet aldık.Valizi emanete bıraktık(Bir günlük 140 dinar) ve dışarı çıkar çıkmaz kendimi çimenlerin üzerine attık.Sıcak bizi cidden çok zorladı.Sıcakta hiç gezilmiyor yahu.Soğuk hadi bir nebze.Hele ki ben kış çocuğuyum sevmem sıcağı.Allah'tan çoğu seyahatimizi bitirmiştik.

Bu kadar dinlenme yeter diyerek şehir merkezini aramak üzere yola çıktık.Anam bu ne şehir merkeziymiş ara ara bulamadık.Birilerine sorup öğrenmeye çalışıyoruz ama kime sorsak ya şehir merkezi diye bir alış veriş merkezini gösteriyor ya da bomboş bir caddeyi.Meğer şehir merkezi o bomboş caddenin bir arka sokağındaymış. Biraz sinir olduk ama sonunda şehir merkezini bulduk. Belgrad' ın klasik bir çarşısı vardı.Dar sokaklar,süslü ve yüksek binalar...Aç olduğumuz için hemen Türk lokantası aramaya başladık.Bulduğumuzda mutluluğumuzu görmeniz lazım:)Günler sonra ilk çorbamızı içtik.Yemekler cidden çok lezzetliydi. Restaurantın adı '' Dukat Kebab&Baklava  '' Belgrad'ın ana caddesi üzerinde yer alıyor.
Yemekten sonra gezmeye başlıyoruz.

İlk durağımız ''Kalemagden kalesi'

                                                         (Kalenin kuş bakışı görünümü)

Birazcık bilgi :)

 Belgrad’da kale alanı ve park, şehre ait bir alandır. Belgrad'ın Eski Şehir belediyesindedir.        
Kalemegdan adı Türkçe kökenlidir. Birleşik söz olan bu ad kale ve megdan (< meydan) sözlerini içerir.           Kale meydanı tamlaması ve/veya Kalemeydan yer adı Sırpça içinde Kalemegdan hâlini almıştır. Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeyken konulmuş olan ad, sonraki dönemde de kullanılmıştır.
Kalemegdan, Şumadiya’nın bitişinde yer alır. Uçurum gibi sırt bir konumda, Tuna’ya Sava nehrinin karıştığı alandadır. Burası Belgrad’ın en güzel, görülmeye değer bölgelerin başında gelir. Büyük Savaş Adası’nın da bulunduğu yer burasıdır.

Osmanlı Türk Egemenliği
Kale, 1521 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. Belgrad’ın Osmanlı sultanı Muhteşem Süleyman ve 250.000 askeri tarafından alınması 28 Ağustos 1521'den önce olmadı, şehir bu vesileyle yerle bir oldu ve neredeyse bütün Hristiyan nüfus (Sırplar, Macarlar, Yunanlar, Ermeniler vb.) İstanbul'a bugün Belgrad ormanları olarak bilinen bölgeye gönderildi(Bu yüzden ismi Belgrad ormanıymış.).  Belgrad bu dönemde Osmanlı Avrupa’sında İstanbul ile birlikte 100.000 nüfusu aşan 2 şehirden biriydi ve bir sancak hâline getirildi.

Kale epey kalabalıktı.Kalenin içinde askeri müze vardı ama gezemedik.Dışarıda savaştan kalan top arabaları vardı.Kalenin cidden mükemmel bir manzarası var.Öyle ki oturup saatlerce izleyebilirim.Sava nehrinin Tuna nehrine karıştığı kısmı rahatlıkla görebilirsiniz.Manzarada sadece yeşil ve mavi var.Orada epey bir fotoğraf çektik.Sonra kuleye çıkıp şehri oradan izledik.Kuleye çıkış ücretli ancak pahalı değil.
Oradan çıkınca şu an Ortodoks dünyasının en büyük kilisesi olan Sava Kilisesini gördük.
İçeride ayin vardı.Ayin olur da kaçırır mıyım? :D içeri girip birazcık izledim.

Herkesin elinde uzun sarı mumlardan vardı.Sonra o mumları yere diktiler.Secde eder gibi bir hareket yaptılar.İçerisi çok kalabalıktı çok kalamadım.Zaten benim turist olduğumu anlayınca benden pek hoşlanmadılar:)


Yolda bir Türk ile karşılaştık.Daha doğrusu o bizim Türkçe konuştuğumuzu duyunca sevinçten boynumuza sarılacaktı.Tek başına gezmeye gelmiş.O değil de çocuk fok balığı gibi konuşuyordu.Hafiften kıl olduk.Hatta bir ara kenara çekip ''Oğlum sen neden fok balığı gibi konuşuyorsun?'' diyecektim. Belgrad'ta  epey çeşme var.Üstelik suyu temiz ve soğuk.Bol bol içtik tabi:)
Ana cadde üzerinde epey turladık.İlgimizi çeken binaları görmeye gittik.Gezdik,gezdik,gezdik.Bir sürü fotoğraf çektik.Yorulunca yine çimenlere yayıldık.Tekrar gezdik-yemek yedik-fotoğraf çektik-yorulduk derken gün bitti :) 


Balkan turu sonrası(İlk durak Timişoara)

Merhaba.
Balkan turundan döndük nihayet :) iki gündür dinleniyorum ancak kendime gelebildim.Balkan turu çok iyiydi fakat planımızda olmayan şeyler de oldu.Bu yüzden biraz uzadı.Bir sürü not aldım hepsini yazacağım:)
İlk durağımız Timişoara oldu. Oradea'dan  Belgrad'a direkt tren yokmuş.Bu yüzden Belgrad'a geçmek için oraya gittik. Timişoara Oradea'ya üç saat uzaklıkta. Gittiğimizde büyük bir sürprizle karşılaştık. 1 Mayıs :)
O gün bir 1 mayıstı dolayısıyla her yer kapalıydı.Yurt dışında bir mayısın bu kadar ciddi bir şekilde kutlandığını tahmin etmemiştik.Yakınlarda bir arap lokantası bulduk.Oradaki adam sağolsun bize çok yardımcı oldu.Hatta bize kahve ikram etti.Biz şaşırdık tabi buralarda alışkın değiliz.1 mayıs olduğu için her yerin kapalı olduğunu söyledi.O gün orada kalmaya karar verdik. Hostel aradık. Tren garının hemen yanında  bir hostel var. İsmi  ''Hostel Nord'' orada kaldık. Hostele yerleştik biraz dinlendik ve gezmeye başladık.Temiz bir hostel hem fiyatı da uygundu. Gezmeye başladık ama acayip sıcaktı.İkide bir kendimizi çimenlere atıyoruz :D  Sıcakta cidden gezilmiyor yahu.Akşam üstü hava biraz da olsa düzelti bizde rahatça gezdik.Her zamanki gibi kafamıza göre gezdik bol bol yürüdük ve Timişoara bitti :) Sabah erken saatte trenle Belgrad'a geçeceğiz:)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Saraybosna

Şu an Saraybosna'dayız. Sırbistan'dan sonraki durağımız burası oldu.Burası cidden çok güzel.Hiç gidesimiz yok bu yüzden gidiş tarihini sürekli erteliyoruz.Yazacağım çok şey var ama şu an için sadece bunları yazabiliyorum.Bosna'da kendimi evimde gibi hissettim :)

30 Nisan 2013 Salı

Erasmus gezi

Her erasmus öğrencisi gibi bizde yerimizde duramıyoruz:) Gezi hazırlıkları başladı.Bu seferki durak Balkanlar :)

29 Nisan 2013 Pazartesi

Hayat


Kimseyi değiştiremezsin hayatta..!
Ve kimse için de değişmemelisin..!
Kimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir.
İstemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.
Çünkü gün gelir, verecek hiçbir şeyin kalmaz.
Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sen, sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaktır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.
Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki, yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için…
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel…
Ve unutma ;
"Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir…! "

*Charles Bukowski

28 Nisan 2013 Pazar

Annem...



Ne güzel şeydir varlığını hissetmek...Bugün tam 69 gün oldu senden ayrılalı.69 gündür kokunu yanımda hissedemiyorum.Varlığının verdiği huzuru yakından hissetmeyi özledim.Annem,tek dostum,hayat arkadaşım,aşkım,meleğim seni çok özledim....

Keşke yine küçük olsam da korkunca sığınabilsem sana. Birey olmak çok zor keşke hiç merak etmeseydim büyümeyi keşke hep küçük kalsaydım da parmaklarına sımsıkı sarılabilseydi küçük ellerim.Sen olmasam bu hayata cidden katlanamazdım!!!!!

Gideceğim günün hatırladım bugün.Evde bir huzursuzluk vardı.Hani demiştin ya siz yokken ev çok sessiz oluyor çok zor oluyor diye.Aslında biliyor musun gitmek daha zor...Üç yıldır elimde valiz evim sırtımda dolaşıyorum.Ama sen bunu zaten biliyorsun...Gitmeme İki üç saat kala evin içinde unuttuğum bir şey var mı diye dolaşıp duruyordum.Hani sende bana yardım ediyordun.Sonra durup durup birbirimize sarıldık.Beceriksizce...İkimizin de gözleri doldu dolacak ama karşı tarafa çaktırmamak için direniyoruz.Annem biliyor musun ben o zaman daha önce hiç ağlamadığım kadar ağlamak istedim!! Sana sarılıp seni bir daha hiç bırakmamak istedim....
Ama yapamadım.Çünkü asla olmayacağını biliyordum. Kim bilir daha önce kaç milyon insan benim gibi yapmak istedi ama olmadı. Varlığını hissetmek muhteşem bir şey.  İyi ki varsın iyi ki benim meleğimsin seni çok özledim.Ayrılık kaçınılmaz biliyorum ama umarım uzun süre ayrılıklarımız olmaz annem...
Az kaldı biliyorum....
Dayanmalıyım onu da biliyorum....
Ama seni çok özlüyor ve özlüyorum :(


Hayko Cepkin-Ağlarsa anam ağlar

Anılar beni rahat bırakın :)

Merhaba.
Çok şükür bugün de uyandık :) Sabah sabah aklıma Erasmusu kazandığımı duyduğumda yaşadıklarım geldi.Kendi kendime iyi güldüm :D:D Anlatayım da siz de gülün :D
Şimdi biz yazdan beri konuşuyorduk bu sınava başvurmayı.Hatta kıvırcıkla birbirimizi gaza getirdik.Yazın sıcağında ingilizce kursuna gittik.Şimdi hatırlıyorum da ne kadar zordu yaa. Temmuzun sıcağında kursa her gün kursa gidiyorum.Üstelik oruç tutuyorum.Epey zorlanmıştım ama çok şükür Allah sabrını verdi.Neyse okul açıldı biz birinci dönem epey yoğunduk.Bir yandan staj bir yandan materyaller derken epey yorulduk.Bir gün netten baktım erasmus sınavının tarihi açıklanmış.Üç gün sonra sınav var.Zeynep ile konuştuk deneyelim şansımızı dedik.Girdik sınava zaten çok fazla katılım da yoktu(50 kişi vardır en fazla).Bir kaç gün sonra sonuçlar açıklandı.Açıkçası ben kazanamam diye düşünüyordum ama Zeynep'in ingilizcesi iyi o kazanır diyordum.Buraya geldim aradan bir ay falan geçti bir gün annemle kameradan görüşüyoruz.Bana bir itirafta bulundu.''Sen deneyeceğim falan diyordun ama ben olmaz demiştim hani tamam olsa iyi ama nerede olacak demiştim''dedi.Bende boynumu büktüm böyle ''Vayy demek öyle'' dedim :D:D Sonra da Ali Ağaoğlu'na bağladım ''Hayaldi gerçek oldu !Yaptım oldu!!'' dedim.Neyse sonuçlar açıklandı işte bir baktım kazanmışım ama ben şok oldum :D Tabi o kadar olmayacak diye bekleyince.Neyse ders arasıydı öğrendim sonra ders için sınıfa geçtik.Zeynep ile ben arkalardan bir köşede oturduk ama benim ağzımı bıçak açmıyor.Ne ders dinleyebiliyorum ne konuşabiliyorum.Böyle bir on dakika ''Şimdi ne bok yiyeceğim ?'' diye düşünmüştüm.İnsan kazandı diye üzülür mü yaa?Ah bu beeenn :D
Üzerimde gereksiz bir hüzün vardı. Zeynep'te benim halimi anladı bir süre sustu.Sonra ben bir kaç cümle söyledim o da dayanamadı ve ''Sanki kazanamamışsın gibi durma yaa.'' dedi.Haklıydı ama ne bileyim bir garip oldum :D ders bitince gitme fikrine alışmıştım sonra da araştırmalar falan başladı işte.Ülke seçimi-uçak bileti-kalacak yer derkennn zaman geçti.Bugün buradaki 68. günüm :) zaman gerçekten su gibi akıyor.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Aşk

Bu aşk nasıl bir şeydir ulan :D
O kadar mucizevi bir şey ki kelimelerle ifade edemiyorum.Hissetmek zaten hayatta yaşayabileceğiniz en büyük deneyimlerden biri.Aşksız geçen bir ömür cidden beyhude geçmiştir.
Ben aşkın kendisine aşığım hem de fena halde:D
Yakınımdaki kişilerin aşkını hissedince bile mutlu oluyorum.O acabaları,ne yapacağını şaşıran elleri,tedirginliğin kokusunu hissetmek çok garip ve muhteşem....

Bunları yazarken bu video ile karşılaştım.Tesadüf diye bir şey var mıdır ? Yokturrrr :D  Hepimiz evrenden torpilliyiz:D Bu arada bugün evren iki kez bana göz kırptı.İstediklerim geliyor :)

Aşktan hikayeler:Menüde aşk var

:)

Merhaba
Bugün hiç gülümsediniz mi ?



26 Nisan 2013 Cuma

Erasmusta en çok yapacağınız şeylerden biri...

Tabiki film izlemek :D
Bunun için sık kullandığım bir site.
Buyrun:   http://www.onlinefullhdfilmizle.com/

Aşk


Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir.

Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez.

Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim! ' diye hitap edilir.
Kısmette varsa uçmak
Engel değil balık olmak....

25 Nisan 2013 Perşembe

Romence şarkılar:)

Merhaba
Müzik dinlemeyi çooooooooook seviyorum.Ve şunu fark ettim ki buradaki şarkılardan hiç bahsetmemişim. Romanya'dayken sıkça duyabileceğiniz şarkılar


1-Loredana-Apa Loredana-Apa

2-Smiley & Alex Velea feat. Don Baxter - Cai verzi pe pereti


3- Delia Matache Tarkan'ın ''Şımarık'' isimli şarkısını yorumlamış  

4-) Andra-ce vor baietii si fetele.. 

5-) Cleopatra Stratan - Numar Pan'La Unu  Cleopatra Stratan-Numar Paln'La Unu

Erasmus Oradea Kalacak yer :)

Merhaba
Ne zamandır buradaki yurt olanaklarından bahsetmek istiyordum.Kısmet bugüneymiş:)
Buraya gelmeden önce aklıma takılan en büyük soru kalacak yer olmuştu. Erasmus hocamız sağolsun gelmeden önce burada okulun yurdunu ayarlamıştı.İlk iki hafta orada kaldım ama dayanmadım çıktım ama neden ?
1-)Yurt iki binadan oluşuyordu.Biri kızlar için diğeri de erkekler.Ama elini sallayan istediği saatte yurtta rahat rahat dolaşabiliyordu.Başka milletten bana ne deyip takmaya bilirsiniz ama cidden büyük sorun oluyor.Odalar dörder kişilik. Erasmus öğrencilerine yurdun en üst katını veriyorlar.Her katta ortak banyo ve tuvaletler var.Ayrıca bir de mutfak bulunuyor.En çok şaşırdığım banyo oldu bu yüzden ilk ona değiniyorum.Banyoda duş perdesi yok. Eee alırız dediğinizi duyar gibiyim:D evet siz alırsınız ama çoğunluk banyoda duş perdesi olup olmamasını takmıyor.Daha da yazmıyorum.Anladınız durumu :)
2-)Yurt gerçekten pisti.Özellikle tuvalet ve banyolar ciddi anlamda pisti.
3-) Odalar temizlenmiyordu.Oda temizliğini kendinin yapmanız gerekiyor.Bunun için katlarda bir süpürge var.(Süpürge dedim ama yanlış anlamayın.Pazarlarda satılan faraş'ın uzun saplı hali :D Zeynep'in deyimiyle Numbus 2013 :D )
4-)VSVS

Yurtta yapamadım ve ''Guest House''a geçtik.Burası büyük bir ev.İki kişilik odalar var.Ortak banyo,tuvalet ve mutfak var.Aylık 80 euro. Elektrik,su,internet dahil.(Yurt aylık 35 euroydu.) Çok şükür rahatım burada.Sıcak su problemi de olmuyor.

Rahat etmek cidden önemli.Bu yüzden gelmeden önce mutlaka kalacak yerleri araştırın.Ama mutlaka diğer seçenekleriniz de olsun.Yabancı bir ülkede yaşamaya alışmak cidden zor bir de kalacak yer işi ile uğraşmayın.

Bu arada yemek yapmayı bilmiyorsanız mutlaka öğrenmeye başladın.Yemek yapmak zor bir şey değildir sadece biraz okumak ve ilgi gerektirir:)

23 Nisan 2013 Salı

Niye bilmiyorum ama bu şarkıyla aramda cidden çok güçlü bir bağ oluştu.
Metallica-The unforgiven 2


Lay beside me 
Yanıma otur 

Tell me what they've done 
Ne yaptıklarını anlat 

Speak the words i wanna hear 
Duymak istediğim sözleri söyle 

To make my demons run 
Şeytanlarımı kaçırmak için 

The door is locked now 
Kapı kilitli şimdi 

But it's open if you're true 
Ama doğruysan açıktır 

If you can understand the me 
Eğer sen beni anlayabilirsen 

Then i can understand the you 
O zaman ben de seni anlayabilirim 

Lay beside me 
Yanıma otur 

Under wicked sky 
Nefret dolu gökyüzünün altında 

The black of day, dark of night 
Günün siyahlığı, gecenin karanlığı 

We share this paralyze 
Beraber felç oluyoruz 

The door cracks open 
Kapı çatlayarak açılıyor 

But there's no sun shining through 
Ama içinden hiç güneş ışığı gelmiyor 

Black heart scarring darker still 
Siyah kalp hala daha koyu yara izi bırakıyor 

But there's no sun shining through 
Ama içinden hiç güneş ışığı gelmiyor 

No, there's no sun shining through 
Hayır, içinden hiç güneş ışığı gelmiyor 

No, there's no sun shining 
Hayır hiç güneş ışığı yok 

Nakarat 

What i've felt what i've known 
Hissettiklerim ve bildiklerim 

Turn the pages turn the stone 
Sayfaları çevir, taşı çevir 

Behind the door should i open it for you? 
Kapının arkasındayım, onu senin için açmalı mıyım? 

Yeah, what i've felt what i've known 
Evet, hissettiklerim ve bildiklerim 

Sick and tired i stand alone 
Hasta ve bitkin ayakta yalnız duruyorum 

Could you be there 'cause i'm the one who waits for you 
Orada olabilir misin çünkü seni bekleyen benim 

Or are you unforgiven too? 
Yoksa sen de mi affedilmeyensin ] 

Come lay beside me 
Gel yanıma otur 

This won't hurt, i swear 
Bu acıtmayacak, söz veriyorum 

She loves me not, she loves me still 
Beni sevmiyor, beni hala seviyor 

But she'll never love again 
Ama bir daha asla sevmeyecek 

She lay beside me 
Yanıma oturuyor 

But she'll be there when i'm gone 
Ama ben gittiğimde orda olacak 

Black heart scarring darker still 
Siyah kalp hala daha koyu yara izi bırakıyor 

Yes, she'll be there when i'm gone 
Evet, ben gittiğimde orda olacak 

Yes, she'll be there when i'm gone 
Evet, ben gittiğimde orda olacak 

Dead sure she'll be there 
Lanet, kesin orda olacak 

Nakarat 
From 
Lay beside me 
Yanıma otur 

Tell me what i've done 
Ne yaptığımı anlat 

The door is closed, so are your eyes 
Kapı kapalı, gözlerin de öyle 

But now i see the sun 
Ama şimdi güneşi görüyorum 

Now i see the sun yes, now i see it 
Şimdi güneşi görüyorum, şimdi onu görüyorum 

What i've felt what i've known 
Hissettiklerim ve bildiklerim 

Turn the pages turn the stone 
Sayfaları çevir, taşı çevir 

Behind the door should i open it for you? 
Kapının arkasındayım, onu senin için açmalı mıyım? 

Yeah, what i've felt what i've known 
Evet, hissettiklerim ve bildiklerim 

So sick and tired I stand alone 
Çok hasta ve bitkin ayakta yalnız duruyorum 

Could you be there 'cause i'm the one who waits, the one who waits for you 
Orda olabilir misin çünkü senin için bekleyen, senin için bekleyen benim 

Oh, what i've felt what i've known 
Oh, hissettiklerim ve bildiklerim 

Turn the pages turn the stone 
Sayfaları çevir, taşı çevir 

Behind the door should i open it for you? 
Kapının arkasındayım, onu senin için açmalı mıyım? 

So i dub thee unforgiven 
Bu yüzden sana affedilmeyen ismini takıyorum 

Oh, what i've felt oh, what i've known 
Oh, hissettiklerim oh, bildiklerim 

I take this key and i bury it in you 
Bu anahtarı alıp senin içine gömüyorum 

Because you're unforgiven too 
Çünkü sen de affedilmeyensin 

Never free never me 
Hiç özgür değilim hiç ben değilim 

'Cause you're unforgiven too, oh 
Çünkü sen de affedilmeyensin, oh